Mesajların en güzelini, en yücesini vermiş olan ulu önderimiz Hz. Muhammed (ﷺ)’in ümmetiyiz. Şöyle buyurmuş Efendimiz(ﷺ): “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” Rütbelerin, makamların ve etiketlerin ötesinde insanlığa faydalı olmanın referans alındığı büyük, nezih bir medeniyetin fertleriyiz. Yaklaşık 1200 yıldır İslam'ın bayraktarlığını yapmış ecdadın torunlarıyız. Bizlere düşen büyük sorumluluğun, mirasın ve vebalin farkında olarak hem yardıma muhtaç kardeşlerimize emanetleri ulaştırmak hem de yerli ve milli her alanda hakkı hakikati savunmak gayesiyle "Daha Adil Bir Dünya İçin" diyerek çıkmış olduğumuz bu yolda “Sefer Bizden Zafer Allah'tan(‎ﷻ)” anlayışıyla yolumuzda tevekkül ve sebatla yürümekteyiz.
Yerli ve milli anlayışa sahip hiçbir birey ülkesinde ve dünyada olan hadiselere duyarsız kalamaz. Dini ve milli hissiyatı diri tutmanın yanında tarihten ders alan ve millet düşmanlarına göz açtırmayacak nesillerin yetiştirilmesi vakıf kültürünün bir gereğidir. Bu noktada her bir Müslüman İslam’ın faziletli teamüllerini dünyaya taşıma gayesine sahip olmalıdır. Kötülerin, kötülüklerini daha çok tahribat oluşturmak adına örgütlü çalıştığı bir dünyada, vicdani ve insani sorumluluğunun farkında olan hiçbir birey zayıf ve münferit kalmamalıdır. Adil, yaşanabilir bir dünya için birlik ve beraberliğin tesis edilmesi her vicdanlı yüreğin yegâne vazifesidir. Bu kıymetli ölçüyü yakalamanın yolu batı mukallitliği değil, kendi öz değerlerinin farkında olmak olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Buna bağlı olarak her vicdan sahibi insan gelecek nesillere hayırlı ve kalıcı işler, eserler bırakma sorumluluğunda olmalıdır. Bu hayırların inşaa edilmesinde sivil toplum çalışmaları büyük önem arz etmektedir. Bir ülkenin vakıf kültürünün yaygınlığı medeniyet tasavvurunun bir göstergesidir. Bizlere düşen görev öncelikle uyanışa vesile olacak çalışmalar yapmak, birliği ve beraberliği tesis edecek iklimleri yeşertmektir. Birlik ve beraberliğin verdiği o muhteşem atmosferi bu dünyaya şanlı ecdadımız yaşatmıştır. Birlik beraberlik denilince Yavuz Sultan Selim Han'ın bir beyti gelir aklımıza:
 
   “Milletimde ihtilaf u tefrika endişesi
    Kûşe-i kabrimde hatta bî-karar eyler beni
    İttihad oldu hücum-ı hasmı def'e çâremiz
    İttihad olmazsa daim dağdar eyler beni”                                                                                                                                                           
Selim Han’ın beytinde ifade edilen manalar iyi hazmedilmeli ve Necip Fazıl üstadın ifadesiyle "kim var!" diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert "ben varım!" cevabını verici, her ferdi "benim olmadığım yerde kimse yoktur!" duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik...” görev ve mesuliyet bilinci ile mücadele edilmelidir. Bu şuur ve anlayışın neticesi olarak Adil Dünya Vakfı kurulmuş bu yolda yerli ve milli mücadelenin her sahada verilmesi gerektiğine inanmış ve dava arkadaşlarımızla bir araya gelmiş bulunmaktayız. Son nefese kadar Allah'ın(‎ﷻ) rızasının esas alındığı ve Daha Adil Bir Dünya için mücadele ve kararlılığındayız.